.
Güneydoğu Anadolu, binlerce yıllık tarihin izlerini her taşında ve sokağında yaşatan büyülü bir coğrafya. Göbeklitepe’nin mistik atmosferi, Nemrut’un heybetli duruşu, Mardin’in labirent gibi taş sokakları ve Gaziantep’in şenlikli çarşıları… Bu topraklarda yürürken, adeta tarihin derinliklerinde kaybolup gidiyorsunuz.
Ancak bu tarihi zenginliğe eşlik etmesi gereken mutfak kültürü ve hizmet kalitesi, ne yazık ki beklentilerin gerisinde kalabiliyor. Bölgeye olan ilginin artmasıyla birlikte, birçok işletme müşteri memnuniyetini ikinci plana atmış gibi görünüyor. Servisler özensiz, hizmet yavaş ve en önemlisi fiyatlar, sunulan kalitenin çok üzerinde. Özellikle, maliyetlerini iyi bildiğim baklavanın fahiş fiyatları, bu hayal kırıklığını daha da derinleştiriyor.
Bir turist için yemek, sadece fiziksel bir ihtiyaçtan öte, bir kültürü deneyimleme biçimidir. Sofraya oturduğunuzda, aslında o toprağın hikâyesine ortak olursunuz. Oysa bu eşsiz mutfak, yanlış işletmecilik yüzünden sıradanlaşıyor ve unutulmaz anlar yerini hayal kırıklıklarına bırakıyor. Özellikle turlarla bölgeyi gezenler için bu durum daha da belirgin hale geliyor. Tarihin büyüsüne kapılan ziyaretçilerin aklında, ne yazık ki tarihi güzelliklerden çok, yaşanan kötü deneyimler kalıyor.
Bu eşsiz coğrafyanın turizm potansiyelini tam anlamıyla ortaya koyabilmesi için, sunulan hizmetin de tarihi ve kültürel zenginliğe yaraşır olması şart. Aksi takdirde, Güneydoğu Anadolu’nun cazibesi, kalitesiz hizmetin gölgesinde kalmaya mahkum olacaktır.
Artan turizmle birlikte Güneydoğu Anadolu’nun tarihi zenginlikleri öne çıksa da, özensiz hizmet ve yüksek fiyatlar bölgenin gastronomik potansiyeline gölge düşürüyor. Turizmin sürdürülebilirliği için, fiyatlar ve hizmet kalitesi tarihi mirasa yakışır şekilde olmalıdır.
